Timur Alp Büyüyor:))

Timur Alp Ağkuş

29 Aralık 2010 Çarşamba

Cabaret


Şehir tiyatrolarından bir oyun daha KABARE..
Müzikalin konusu şöyle; bir kabare aktristi ile Amerikalı bir yazarın kısa ömürlü aşkı ile onları kuşatan büyük toplumsal kaosu anlatıyor.
Şimdiye kadar izlediğim en sıkıcı müzikaldi.
Bir de bir gerçek varki o da MERT TURAK,MERT TURAK MERT TURAK...nasıl bir performanstır anlamadım, muhteşemdi..Onun olduğu sahneler ve sarkılar bir harika dansçı kızları da es gecmemek lazım ama konusu ıtıbarıyle ağır ve diyaloglar çok yavas..müzikale yakışmadı gibi..Ama gene de görüş görüşü karşılar gidin görün konusalım:)

28 Aralık 2010 Salı

Hasretinden Prangalar Eskittim / Ahmet Arif

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.

Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Söylenecek birşey varmı???


Bana Şiiri sevdiren insan Ece Oz teşekkür ederim sana:)

21 Aralık 2010 Salı

Satranç / Stefan Zweig

Cezaevinde tesadüf eseri satranç kitabıyla buluşan mahkum, bütün cezaevi günlerinde albümde buluna yüz elli ustanın oyununu satranç tahtası ve taşları olmadan beyninde oynar.
Cezaevinden çıktıktan sonra da yirmi beş yıl gerçek anlamda hiç kimseyle satranç oynamaz. Ta ki, gemide dünya satranç şampiyonuyla karşılaşıncaya kadar.
Final gemide geçer, soluklar tutulmuştur; dünya şampiyonu, hayatında ilk kez satranç oynayan eski bir mahkum karşısındadır…

Bu kitabı okuyup da satranca karşı duyarsız kalınmaz…


New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanarak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu. Stefan Zweig'ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı, "Satranç", gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor. (arka kapaktan)

20 Aralık 2010 Pazartesi

Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupéry

Bu kitap bana ilk okul 5.sınıfta iken babamın doğumgünüm hediyesi idi ve ben bu kitabı her dopum günümde okuyarak bambaşka rüyalara dalarım..cocuk kitabı nıyetın eyazılmıs olsada simdiler de her yaşıtın tekrar tekrar okumak istediği bir kitaptır.
Ben de bu tutku koleksiyonerliğe girdiğinden ben de 68 adet farklı cevırı ve baskısı var.en eski olanı ise 1943'e ait.japonca arnavutca ıngılızce fransızca olmak üzere de farklı dilleri var..benim cocukluguma ve gençliğime ait vazgecemdiğim basucu kitabım:))

10 Aralık 2010 Cuma

Bin Muhteşem Güneş / Halit Hüseyni (Khaled Hosseini)


1960'ların ortasından başlayıp 2003'e kadar gelen hikayede, Meryem ve Leyla'nın hüzünlü, iç burkan ve son derece gerçek, yıllar içinde kesişip bütünleşen hayatlarını, Han, Sovyetler, Mücahitler, Taliban ve Karzai sürecindeki siyasi fonda okuyorsunuz. Dili çok sade ve mesaj kaygısından uzak olan kitap, bana biraz Persopolis isimli çizgi filmi hatırlattı. Sonuçta ülkelerin yaşadığı siyasi süreç birbirine yakın olunca, bireylerin etkilenme şekilleri de pek farklı olmuyor.

Kitaptaki kurgu o kadar güzel ki, olaylar hiç beklemediğiniz noktada kesişiyor, karamsarlaşıyor veya içine güneş doğuyor. Bundan sonra daha ne olabilir dediğim sayfadan sonra, daha 200 sayfa falan vardı ve şimdi sorsanız 1 satırı bile çıkartamam.

Aşk, ihanet, dostluk, hasret, hayal kırıklığı, umut kısaca insana dair herşeyi bu kitapta bulacağınızı garanti ediyorum. Yazım da, çeviri de çok başarılı. Pişman olmayacaksınız.

Dört Kişilik Bahçe / Murathan Mungan


Şehir tiyatroları oyunlarından.Murathan MUngan yazmış, Ersin Umulu yönetmiş.Dün akşam izledik.
Oyun bir aile dramını anlattığı için seyredecek olanlar ruh hallerini düşünerek gitmeliler bence.Sakin ve duygu yüklü bir oyun tabi anlayana.Ama keşke diyaloglar biraz daha hızlı olabilseydi.Ben bazı sahnelerde koptum.
Dekor o kadar güzel ki bakmaya doyamıyor insan.Tam da bu mevsimlik bir oyun anlayacağınız.OYunculuklar arasında sadece Sevil Akı diyebilirim.Sen nasıl bir insansın.Oyundan pişman ayrılmamamın tek sebebi.oyun 1,5 saat sürüyor.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Uçurtma Avcısı / Halit Hüseyni (Khaled Hosseini)


İki farklı etnik kökenin arkadaşlığı çerçevesinde, dostluk, bağlılık , sadakat, vicdan üzerine bol bol düşündüren ve bir yandan da Afgan halkının tarihsel gelişimini gözler önüne seren bir roman.Çocuk, yaşlı farketmeden yaşanan bunca acının gerçek olması ürpertti beni. Memleketini bırakmak zorunda olmak, geri dönememek, döndüğünde sana ait bir şey bulamamak. Çocukların akıllarının almayacağı acılara , zorluklara maruz kalmaları, tacizlerle yaralanmış ruhlar, hepsi var bu Uçurtma Avcısı’nda..
Uçurtma Avcısında çalınan o kadar çok şey var ki, hepsine ayrı ayrı üzüldüm. O kadar sürükleyici ki bu kitabı gözyaşlarına hakim olarak okuyan var mı acaba??